Solipsizm ve Empirizm

Solipsizm kelimesi, Latince "yalnız" , "tek" anlamına gelen solus ve " kendi", "ben" anlamına gelen ipse sözcüklerinin birleşiminden oluşturulmuş ve Türkçeye "tekbencilik" olarak çevrilmiştir.

Solipsizm, insanın kendi benliği ve bilinç içeriklerinden başka hiçbir şeyi bilemeyeceğini, kişinin kendi beni ve bilinç içerikleri dışında hiçbir şeyin bağımsız bir varoluşa sahip olmadığını iddia eden epistemolojik ve ontolojik bir tavırdır. Duyu verilerine kuşkulu bakıp aklı ve mantığı yücelten rasyonalizm içinde değerlendirilmesi gereken solipsizm, bu açıdan bakıldığında belki rasyonalizmin uç bir şeklidir.

Solipsizmin antik çağdaki kökleri "Hiçbir şey var değildir, varolsa bile bilinemez, bilinse de başkasına aktarılamaz" diyerek nesnel bilginin imkansızlığını göstermeye çalışan Gorgias'a dek götürülebilir. Modern felsefedeki örnekleri arasında ise varlığı düşünce ile, düşünen tekbenle temellendiren Descartes ve tüm nesnel-doğal dünyayı ayraca alıp, ayraca alınamayan tek şey olarak salt ben'e dış dünyayı yeniden inşa etme, özü betimleme görevi veren fenomenoloji'siyle Husserl'dir.

Empirizm Eski Yunanca'da "deney", "deneyim", "duyu verisi" gibi anlamlar taşıyan empeiria'dan türetilmiş olan bir terimdir. Felsefedeki en genel anlamıyla tüm bilginin kaynağının deneyim olduğunu söyleyen bir bilgi kuramı; insan bilgisinin tek kaynağının deney olduğunu, doğuştan fikirlere sahip olmadığımızı öne süren bir bilgi öğretisidir.

Akılcılığa (dolayısıyla solipsizme), doğuştancılığa ve apriorizme karşıt bir görüş olan empirizm, hem bir teori ve hem de bir yöntem olarak karşımıza çıkar. Bir teori olarak empirizm, bilginin kaynağının deneyim olduğunu öne sürerken, yöntem olarak empirizm, bilgiye ulaşmak istiyorsak eğer, deneyimi kullanmanın, deneysel araştırmanın önemini vurgular, deneyim yoluyla veri toplayarak verileri değerlendirmenin, gözlemden başlayan tümevarımsal akılyürütmenin gerekliliğine işaret eder.

Empirizmin antik çağdaki kökleri Demokritos'a dek götürülebilir. Duyu organlarımızın bildirdiklerini "gerçek ve en doğru bilgiler" olarak kabul eden, "şayet duyumlar olmasaydı bu akıl ne yapacaktı" diye soran Demokritos (M.Ö. 460-370), duyu bilgisini akıl bilgisinin üstünde konumlandırır.

Yeniçağ empirizminin en büyük temsilcileri ise J.Locke, G.Berkeley ve D.Hume'dur. Bu üç filozof da bize deneyle verilmeyen, kaynağı deney olmayan hiçbir bilginin mümkün olmadığını ileri sürerler ve doğuştan fikirlere karşı çıkarlar. Varlık görüşü olarak bu üç filozoftan sadece Berkeley, nesnel bir dış dünyanın, bilincimizden-algımızdan bağımsız bir maddi tözün olduğunu kabul etmez ve varlığın zihnimizdeki idelere dek geri götürülebileceğini ileri sürer. Berkeley için varlık algılanıyorsa vardır.

Solipsizm ve Empirizmin Karşılaştırılması:

1- Solipsizm sadece bilinç içeriklerini gerçek bilgi ve gerçek varlık sayan uç bir rasyonalist tavır; empirizm ise bilgide sadece duyu deneyini esas alan deneyci-bilimci bir tavırdır.

2- Rasyonalist düşünüş içinde konumlanan solipsizm doğuştan fikirleri kabul eder(Descartes); her tür bilgiyi deneye dayandıran empirizm için ise doğuştan fikirler yoktur. Yani, solpsizm a priori, empirizm ise a posteriori bir tavırdır.

3- Solipsizm ve Berkeley empirizmi birbirine çok yakın iki tavırdır çünkü; solipsizm bilginin ve varlığın ölçütünü tekben'e,tekben'in bilincine dayandırıyor, Berkeley empirizmi ise bilgiyi ve varlığı sonunda idelere, bu ideleri algılayan tekben'e dayandırıyor. Solipsizmden farklı olarak Berkeley bu ideleri de deneye dayandırıyor ki zaten deneyciliği bu yüzden.

4- Bilinç içeriklerinin bilgisi de tıpkı duyu deneyi bilgisinin olduğu gibi yanılabilir ve özneldir. Bu yüzden solipsizm de empirizm de içlerinde bir miktar kesinsizlik-şüphe taşırlar.

5- Solipsizmin açtığı yol takip edilecek olursa, bilinç içeriklerinden kalkarak yine oraya, kendimize varırız, bu da totolojik-analitik bilgi tehlikesi doğurur;empirizmden hareket edilecek olursa, nesnel-bilimsel bilginin imkânı kabul edildiği için sentetik bilgiye varılabilir.

Share